Meşeli-Dağyoncalı-Çubuklu-Kampüs Turumuz -17 Şubat 2018
Meşeli-Dağyoncalı-Çubuklu-Kampüs Turumuz -17 Şubat 2018
17 Şubat 2018'nin bütün günü kapalı, sisli ve hafiften yağışlı bir
gününde 4 kafadar düştük yollara. Bu günkü rotamız Serdivan İlçesine
bağlı Meşeli ve Dağyoncalı Mahalleleri sınırlarında yer alan göletlere
gitmek birazda keşif yapmaktı. Parkur olarak yokuşu, çamuru ve arazisi
bol bir rotaydı. Kısacası turun hakkını fazlasıyla verdik.
İlk olarak Kazımpaşa üzerinden Meşeli'ye gidiyoruz. Meşeli de yer alan
bir kahvehanede güne sıcak başlamak için çay molası veriyoruz. Molanın
ardından 5 km. lik ortalama %7 eğimle sürekli olarak tırmanışa
geçiyoruz. Yolun 2 km.si asfalt 3 km. ise toprak yol.
Hava normalde bu gün soğuktu ama yokuş çıkarken fazla enerji
harcadığımızdan ısınmaya ve üzerimizdeki fazlalıkları çıkartmaya
başladık. Ayrıca bisikletlerin maşasını kitledik ve selenin boyunu
yüksettik. Bu durum bize yokuş çıkarken büyük avantaj sağladı.
Meşeli Mahallesinin üst kısmında futbol sahasının bulunduğu alanın alt
kısmına yer alan Meşeli Göletine gidiyoruz. Hava şartlarından dolayı her
yer ıslak ve çamur. Yürürken bile ayaklarınız toprağa batıyor. Göletin
manzarası kış aylarından dolayı kızıl renge boyanmış, suyu ise
çamurluydu. Özellikle yaz aylarına burası muhteşem oluyor. Suyun ve
manzaranın rengi yeşile bürünüyor.
Bu yaz kısmet olursa buralara gelip çadır kurmak istiyoruz. Etrafta
bakkal gibi bir imkan olmadığından buraya gelirken hazırlıklı gelmenizde
fayda var. Futbol sahasının yanında büyük bir pınar çeşmesi var ve yaz
kış hiç durmadan akıyor. Göletin etrafında ise yürüyerek tur
atılabiliyor. Balık varmı bilmiyorum ama hiç balık tutana denk gelmedim.
Ebat olarak küçük olsa da bulunduğu konum itibariyle doğa ile iç içe ve
huzur verici, çevresi ve göl %85 temiz sayılır. Şehirden uzak olması da
ayrıca güzel. Yolunuz bu taraflara düşerse göz renginizin pasını silmek
ve huzur bulmak için buraya gelebilirsiniz.
Bu güzel gölette biraz vakit geçirdikten sonra orman yoluna yani toprak
yolda tırmanışa geçiyoruz. Bu alan sık orman dokusuna sahip ve çok
sessiz, yaban hayatına oldukça elverişli bir bölge. Orman çiçekleri ve
bitki örtüsü yaz kış daima muhteşem. Hava kapalı ve sisli olduğundan
bulunduğumuz konumda yüksekte olduğundan her tarafa sis çökmüştü, yer
yer görüş mesafesi 50 metreye kadar düşüyordu.
Nihayetinde dağ yollarından Dağyoncalı Göletine varıyoruz. Burası diğer
gölete göre 2 kat daha büyüktü, etrafı fındık bahçeleri ve ormanla
kaplıydı, etrafta kimsecikler yoktu, yolu toprak yol olduğundan çamurlu
ve balçıktı, manzarası insana ben buradayım, gelmesen de gel gör beni
diye çağırıyordu.
Unutmadan Meşeli'den Dağyonca Göletine kadar sevimli bir köpek bizi 6
km. boyunca takip etti. Göletten dönüşte iki balıkçı ile karşılaştık ve
köpekte bu balıkçıların peşine takılarak bizi terk etti. Yiyecek bir
şeyimiz de olmadığından verememiştik. İnşallah bu balıkçılar sahip
çıkarlar. Fazla vakit kaybetmeden dönüş yolunda bir maceraya atılarak
rotanın dışına çıkarak dağ yollarına bir bilinmeyene doğru pedal
çeviriyoruz. Nereye gittiğimiz belli değil, tarlalardan, bahçelerden,
orman yollarından, ıssız ve sessiz yerlerden geçiyoruz.
2 km. uzun bir tırmanmanın ardından Gülbahçe diye bir tesise geldik.
Sisten göz gözü görmüyor, bir yandan da bu tesisin köpekleri
havlıyorlardı. Neyse ki bağlılardı da bize bir şey yapyorlardı.
Köpeklerin sesine işletme sahibi bir bayan camdan çıkarak bize nereye
gidiyorsunuz dedi.
Bizde kaybolduk, Çubuklu'ya gitmeye çalışıyoruz, nereden gidiliyor diye
soruyoruz. Bize bir yol tarif ediyor ama yol demeye şahit lazım. Bırakın
bisikletin gitmesini hayvan bile gidemez. O dere felaketti. Başka yolda
yoktu, internette çekmiyordu, yapacak bir şey yok diyerek bu içler
acısı yola girmek zorunda kaldık.
1.5 km. kadar bu yolda sisler içerisinde her yerimiz çamur içerisinde,
bisikletler ise 15 kilodan 150 kiloya kadar çıkmışçasına ağırlaştı,
tekerler hiç dönmüyordu. Kollarımız bisikletleri çekmekten o kadar
ağırdı ki halter çalışsaydık bu kadar yorulmazdık.
Baktık bu yolda gidilmiyor daldık fındık bahçelerine, en azından az da
olsa bahçeden gidebiliyorduk. Bir heves uğruna girdiğimiz dağ yollarında
adeta kaybolduk ve 1.5 saat kadar da vakit kaybettik. Uzun bir çabanın
sonunda bir yol ayrımına geliyoruz. Tam da bu esnada bir araç geliyor ve
aracı durdurarak yol soruyoruz. Bize sağ olsunlar yolu tarif ediyorlar
da yolumuzu buluyoruz. Kalbimiz temizmiş, dağ başında bir araç?
Araç gelmeseydi eğer sol tarafa dönecektik ve dağ yolların da yine
kaybolacaktık. Asfalt yolu görünce çok şükür medeniyet diyerek
seviniyoruz. Hava aydınlık olsa etrafımızı görerek hareket ederdik ama
sisten hiçbir şey görmüyorduk. Siz siz olun, orman yollarında bahar ve
yaz ayları dışında dolaşmayın. Yoksa bizim gibi mahsur kalabilirsiniz.
Bizler için unutulmaz anılarla dolu keyifli olsa da yorucu bir parkurdu.
Çamurlanmaktan yüzümüzde temiz yer kalmamıştı. Sırt kısmımız ise renk
değiştirmişti. Bisikletlerimiz ise çamurdan hareket etmiyordu. Asfalta
vardığımızda gidecek kadar temizlik yaptık ve yola devam ettik. Şehir
merkezine geldiğimizde acaba bisikletlerimizi bir benzincide
yıkatabilirmiyiz derken çok şükür bir yer bularak yıkatıyoruz.
Yıkanmayan bir kendimiz kalmıştı, evin kapısından içeri girebilirsek
inşallah bizde yıkanacağız. Maceralı ve aksiyon dolu bir turdu. Çok
şükür bir kaza bela olmadan tamamladık. Unutulmaz anılarla ve yeni
yerler keşfederek bu güzel turu tamamladık. Toplamda 45 km. kadar pedal
çevirdik. Bir dahaki turlarda görüşmek dileğiyle