190 km.lik Samandere Şelalesi Turum 22 Ekim 2017
190 km.lik Samandere Şelalesi Turum 22 Ekim 2017
22 Ekim 2017’nin güzel bir sabahında Düzce İline bağlı Samandare
Şelalesi Milli Parkına doğru toplamda 191.5 km. pedal çevirdim. Alarmı
sabah 05.00’e kurdum ancak uyuya kaldığımdan 07.00 gibi uyandım, 08.00
gibi de hareket ettim. Bu benim 2 saat zaman kaybıma ve gitmek istediğim
iki yere daha gitmeme engel oldu.
Hava sabah biraz serin olduğundan ve gideceğim yerin rakımı yüksek
olduğundan serin olur soğuk olur düşüncesiyle yanıma sırt çantası ve
birde eşofman üstü aldım. Sırt çantama yolda takviye olsun diye kuru
gıdalardan da doldurdum.
Böyle uzun mesafeli yolculuklarda gıda takviyesi şart olduğundan bana enerji kattılar diyebilirim.
Yol durumu tamamen asfalt olduğundan bu yol içinde yol bisikletini
tercih ettim. Bütün yolculuğum boyunca çok şükür herhangi bir kaza veya
patlakla karşılaşmadım. 8 saat bisiklet üzerinde oturmak biraz yorsa da
yine de bu güzellikleri görmeye değdi.
Yol istikametim Hendek, Düzce, Samandere Köyü üzerindendi. İnişli
çıkışlı bir parkurdu, özellikle son 15 km. si sürekli tırmanmayla geçti.
İlk olarak 2.5 saat sürüşün ardından Düzce’ye varıyorum. Düzce’nin
merkezine giriş yaparak yol bulmaya çalışıyorum. Bu sırada Düzceli
bisiklet dostlarıyla karşılaşıyorum. Ayak üstü sohbetin ardından
kendilerinden yol tarifi alıyorum. Kendilerine buradan teşekkür
ediyorum. Onlarda Kaynaşlı’ya gidiyorlarmış, benim yolum farklı
olduğundan bir gün bende o taraflara gitmek istiyorum diyerek ayrıldık.
Buraya kadar geldim geriye 23 km. yol kaldı. Bu parkurun 15 km. si
sürekli olarak %3-%5-%15 gibi eğimlere sahipti. Yol ise mükemmel
ötesiydi, yalnız bu mükemmellik birkaç köy girişinde yol çalışması
olduğundan bu durumları saymıyorum. Gerçekten yol rengarenk
güzelliklerle doluydu. Kendimi Bolu Yedi göllere gidiyormuş gibi
hissettim. Çok keyif alarak pedalladığım yollar arasındaydı.
Her ne kadar acıkmasam da yol boyunca vücut sürekli olarak su ve gıda
takviyesi istedi. 80 km pedal çevirip 15 km. de tırmanmaya geçince
ayaklarda sızlanmalar otomatik olarak başlıyor. Günler kısa zaman da dar
olduğundan tempo olarak 27-30 km. hızlarla sürekli pedal çevirip birde
üstüne yokuş çıkmak adamı yoruyor. Son 4 km. sinde %15-%20 eğimlerle
karşılaştım. Öyle böyle derken nihayetinde Milli Parkın girişine
geliyorum. Giriş ücretli, 1 kişi 3.5 TL. indirimli 2 TL. giriş ücretini
verdikten sonra güvenliğin önüne bisikleti kitleyerek şelale parkuruna
iniyorum.
İçerisi sık orman dokusuna sahip, mevsimlerden son bahar olunca tüm
yapraklar yerlere dökülmeye başlamış, durum böyle olunca muhteşem bir
görsellik ortaya çıkmış. Şelalelin gürültülü sesi ana yoldan bile
duyuluyor.
Ayrıca şelaleye girmeden yolun karşında birde sosyal tesis bulunuyor. Şu
anda mevsim şartlarından dolayı sezonu kapatmış ama mangalcılar,
piknikçiler için ve tuvalet ihtiyacı için hala burası açık durumda,
içerisinde çardaklar, çocuk oyun parkı ve mangal barbeküleri de var.
Bunların yanı sıra şelale girişinden 300 mt. yukarıda sağ tarafta birde
balık+köfte gibi ev usulü bir lokantada mevcut. Fiyatları oldukça makul,
hemen dere kenarında yer alan açık kapalı masalara oturup yemeğinizi
yiyebiliyorsunuz.
Günümüze kadar erişen birde su değirmenini burada görebilirsiniz.
Buralara kadar gelip de konaklamak isteyenler içinde tek katlı 6-7 tane
konaklama evleri yapılmışmış, çadır kurmak için bir alan yoktu ancak
buralara kadar gelip çadır kurabilirmiyiz diye sorduğumda 2 çadır olmak
kaydıyla çadır kurabilirsiniz dediler, sosyal tesis alanı çadır için çok
daha uygun ancak yetkili kimse olmadığından bu soruyu soramadım
maalesef.
Şimdi Samandere Şelalesi hakkında biraz bilgiler vereyim, içeriye
girdiğinizde bir çok yerde çardaklı ve çardaksız olmak üzere oturma
yerleri mevcut. Şelalelerin tüm çevresini merdivenler aracılığıyla
gezebiliyorsunuz.
Yanlış duymadınız şelaleler dedim, çünkü burada 1 tane şelale yok 3 tane
ayrı ayrı şelale var. 1 tanesi 3 mt. civarında diğer ikisi ise 20 mt.
civarlarında 3 ayrı şelaleden oluşmaktaydı. Tüm çevresini iyice doyasıya
gezmek isterseniz 2 saat fazlasıyla size yetecektir.
Şelalelerden büyük olanlar oldukça görkemli ve döküldüğü yer ise yine
oldukça ürkütücü idi, cadı kazanını andıran girdap gibiydiler. Özellikle
büyük kayalardan ve oyuklardan süzülen su damlaları buraya inanılmaz
bir güzellik katmış, daha sonradan öğreniyoruz ki bu alanı daha da
büyüteceklermiş, nedeni ise aşağıya doğru bir çok şelale daha varmış,
buraları böyle ise aşağıları hiç düşünemiyorum.
Eğer ki buradaki merdivenler olmasaymış, bizim bu şelaleleri görmemiz
imkansız gibi görünüyordu. Eğim ve yükseklik açısından tehlikeli ve
korunaksız bir alanda, ne demişler böyle güzellikleri görmek istiyorsan
cefasına katlanacaksın.
Şu anda olmaza bile ileriki yıllarda burada muazzam bir turizm patlaması
yaşanabilir. Yine sohbetlerde havaların iyi olduğu zamanlarda araçlar
park etmek için yer bulamıyorlarmış. Bu sezonlarda şu an için öyle bir
problem yok ama yaz dönemi tıklım tıklım olacağı kesin.
Bu alanda iyice gezerek güzel fotoğraf kareleri çekiyorum. En kısa
zamanda tekrar gelmeyi düşünüyorum. Bisikletle olmasa bile araçla
mutlaka gelirim. Bisikletle gelirsem de çadır kurmaya gelirim. Gerçekten
bayıldım. Bu güzel şelaleleri gezdikten sonra artık dönüş yoluna
geçiyorum. Saat 16.00’ı gösteriyor.
Ortama 25 km. hız temposu versem 100 km. yi 4 saatte tamamlarım diyorum.
Her ne kadar dönüşte 20 km. iniş olsa da Gümüşova yokuşları hiç yenilir
yutulur cinsinden değildi, rüzgarın etkilerinden bahsetmek bile
istemiyorum. Malum birde tek başımayım, hiç rüzgar kesen veya beni çeken
olmadı. 190 km.lik parkuru tek başıma tamamladım.
Dönüşte Hendek’te yemek molası verdim. Saat 17.30’u gösteriyordu hava
tam 18:30 tamamen kararıyordu. 1 saate 36 km. lik yolu
tamamlayabilirmiyim karanlığa kalırmıyım diye düşündüm, malumunuz bende
güç ve enerjide kalmadı.
Yemeğin ardından hemen yola çıkınca karnımda ağrılar başladı, siz siz
olun yemekten hemen sonra yola çıkmayın, 15-20 dakika en dinlenin, çok
şükür kötü bir şey olmadı ama yine de rahatsız etti, 30 km. hız
temposuyla, bazı yerlerde bir daha hızlı olmak kaydıyla tam 18:30’da
yani 1 saate Adapazarı’na vardım.
Eve vardığımda kendi kendime insanın kendi memleketi kendi evi gibisi
yokmuş dedim. Turu kazasız belasız tamamladığım içinde ALLAH’a
şükrettim. Sonuç ne olursa olsun yola çıkmadan önce ve bittikten sora
şükretmek gerekiyor. Hemen bir duş aldım, akşam yemeği yemedim ama 21.00
gibi yattım uyudum.
2 haftadır bisiklete binmemenin ve fazladan almış olduğum 3 kilonun
etkisini tüm tur boyunca hissettim. Siz siz olun formunuzu koruyun.
Şimdi aynı parkuru tekrar yaparmısın deseler bu parkur için evet derdim.
Çünkü buna değer.
Bir daha ki turlarda görüşmek dileğiyle