Sakarya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Dağyoncalı ve Meşeli Göletleri Turu 29 Ocak 2017

29 Ocak 2017’nin biraz soğuk ama içimizi ısıtan güneşiyle birlikte, ilk olarak şehir merkezine 17 km. mesafede ortalama 500 mt. yükseklikte yer alan Dağyoncalı Köyündeki gölete doğru şehir merkezinde yer alan derneğimizden 5 gönüllü mtb ci bisiklet dostu ile birlikte saat 13.00 gibi hareket ederek düşüyoruz yollara.

Yaklaşık 8-9 km. pedal çevirdikten sonra Kazımpaşa’nın merkezine varıyoruz. Buradan Dağyoncalı yol ayrımına ve yokuşların başlangıcına geliyoruz. Hava iyice ısında ve güneş içimizi de yakmaya başladı, birde yokuş çıkacağız, çıkarken sıcaktan daralmayalım diye üstümüzdeki fazlalıkları çıkartıyoruz, birazda çıkmadan önce Aras arkadaşımızın atom takviye gıdalarından alarak enerjimize enerji katıyoruz.

Tırmanma tahmini olarak 6-7 km civarında ve eğimi de yer yer değişiklik göstererek %5 ile % 6 arasında değişerek yükseliyordu. Burada hava genel olarak soğuk olduğundan yol hariç her yerde kar bitki örtüsü ile kaplıydı. Bir çok evin çatısının kenarlarında 1 metreye varan uzunlukları ile buz kütleleri vardı. Bu yol güzergahın da belediye çalıştığından yolları Dağyoncalı’ya kadar açmışlardı, oradan öteye orman yolu olduğundan yol açık değil karla kaplı hatta bazı yerler buzla kaplıydı.

Yol boyunca yükseldikçe görsellik olarak çok güzel bir manzaralarla yolculuk ediyorduk. Yer yer seyir alanlarında arkamıza baktığımızda yaz aylarında kuruyan ama yağmur ve kar sezonunda gölete dönüşen Gökçeören Gölü manzarası da çok iyi görünüyordu. Yol boyunca 2-3 tane doğal kaynak suları mevcut olduğundan hiç su sıkıntısı çekmedik. Sohbet ede ede bir bakmışız ki Dağyoncalı Köyüne varmışız. 
Köye girişte yol ikiye ayrılıyor, eğer ki sol taraftan giderseniz Sapanca Gölüne kadar gidebilirsiniz ama biz ise dağ yoluna doğru yani sağ tarafa doğru biraz uzun ama keyifli yokuşu çıkarak sağ tarafta yer alan çeşmenin başında duruyoruz. Burada araçlar kaza yapmasın diyerekten büyük bir ayna koymuşlar. Bizde bu aynayı fark ederek 1-2 fotoğraf çekiliyoruz.

Burada da yol 3 e ayrılıyor. Eğer sağdan aşağıya doru inerseniz Aşağıda ki köye inersiniz, düz giderseniz eğer orman yolunu takip ederek İzmit’e kadar ara yollardan ise diğer köylere geçiş yapabilirsiniz.

Biz ise tam sol yaprak solumuzda yer alan evin yanından ıssız çamurlu karlı orman yolunu takip ederek yaklaşık olarak 500 mt. kadar bata çıka, düşe kalka gölete kadar varıyoruz. Göletin yarısı güneş görmediğinden sanırım buz ile kaplanmış, yarısı ise açıktı. Gölet ile ilgili şunları söyleyebilirim. Uzunluğu tahminen 300 mt. civarında, derinliği ise 10-15 mt. arasında, yaz kış pek kimsenin bilmediği sakin bir gölet, balıkçıların ve avcıların dışında buraya gelenlerin olduğunu tahmin etmiyorum. Tabela yön levhası gibi hiçbir iz bir bilgi de yok. Bu yüzden güzel korunmuş ve temizdi.

Burada gölün set’ine doğru çalılıklardan patikalardan yürüyerek diğer ucuna doğru ilerlemeye çalıştık. Yaz döneminde kenarları kuru olduğundan rahatlıkla yürü nebiliyordu ancak şimdi her yer kar ve çamur olduğundan maalesef orman bitki örtüsü içerisinden ilerleyerek diğer uca kadar gitmek zorunda kaldık. Burada bizi güzel bir manzara karşıladı, bir yandan da tam mangallık hava vardı. Buraya kadar gelmişiz tadını çıkartmak ta en doğal hakkımız diyerekten önce ısınma olarak en uzağa kartopu atma yarışması yapıyoruz.

Kadirle ben kıyasıya en uzağa atma yarışmasında mücadele ederken diğer rakipler ise bizi izlemekle yetindi)) Burada rüzgar bize karşıdan estiğinden çok uzağa kartopu atamıyorduk, Kadir dedi terse atalım beni geçen olursa 1 tepsi baklava ısmarlayacağım dedi, hemen herkes kar topuna sarıldı ve kıyasıya mücadele başladı. Yarışmanın sonunda yarışı ben kazandım ama baklavaların sözünü veren Kadir ise ortalıklarda görünmüyordu))).

Böyle bir manzarayı bulmuşuz hemen ikişerli bir takım kurarak kartopu savaşı yapmaya başlıyoruz. Çocuklar gibi şe ve mutluluklar içerisinde adeta özümüze dönerek çocukluklarımızı doyasıya yaşıyoruz. Bizler için unutulmaz anılarla dolu bir andı, keşke her günümüz ve sevinçlerimiz böyle olsa, bu görüntünün videosunu https://www.youtube.com/watch?v=oNPtovi_I2A&feature=youtu.be linkten izleyebilirsiniz.

Burada yaklaşık olarak 1 sat kadar neşe ve sevinç içerisinde vakit geçirerek dağ yolunu kullanarak orman içerisinden 2-3 aracın zor geçtiği çoğu yerin karlar kaplı hattı bir çok yerin ise buzla kaplı olduğu yollu takip ederek 5 km. civarında Meşeli Köyüne kadar ömrümüzce unutamayacağımız anılarla ve heyecanlarla dolu yolculuk ediyoruz. Yol boyunca yaklaşık olarak 100 mt. daha fazla tırmanarak ilerliyoruz. Yani kısacası sürekli olarak yol ayrımına kadar tırmanarak ilerliyoruz.

Yolda ise bisikletlerimizle Tokyo Drift misali 18 çizerek bir sağa bir sola yan çizerek kayarak ilerliyoruz. Yol kar kaplı buz kaplı, birde mtb bisikletiyle gidiyoruz ama çoğu yerde bisiklet gitmiyor adeta kayıyordu. Vitesi iyice düşürerek kadans yaparak pedal çeviriyoruz. Böyle yollar küçük adım yürümek gibi küçük vitesle devamlı olarak çevirmek her zaman iyidir ve dengenizi daha iyi sağlarsınız. Bizlerde öyle yaptık.

Hatta lastiklerinizin havasını indirirseniz daha güvenli bir sürüş gerçekleştirirsiniz. 
Özellikle inişlerde ön fren hiç kullanmayınız. Bizler yol boyunca gırgır şamata eşliğinde yolumuza düşe kalka devam ediyoruz. Yolda ilerkerken iki köpek önümüzden hızlıca koşuyordu, bizler ise sanırım bizden kaçıyorlar diyerek ilerliyorduk, 2 km. kadar ilerledikten sonra birde ne görelim avcının birisi bu gün öldürüldüğü çok belli olan bir domuz yerde cansız olarak yatıyordu. Bu köpeklerde sanırım yemek için buraya doğru koşuyorlardı, biz domuzun yanına vardığımızda köpekler 5 mt. ilerine ağaçların arasına kaçmışlardı. Burada çok oyalanmadık ve yolumuza düşe kalka devam ettik. Kadir ise zaten ne yedi ne içti bilmiyorum ama düz yolda gitmiyordu. 29 inc mtb olunca düz yolda gidermiş gibi her yerden gidiyordu.

Meşeli orman yol ayrımına 4 km. kadar tırmandıktan sonra varıyoruz artık çıkış bitti iniş başlamıştı, tahmini olarak 2 km kadar ıssız orman bitki örtüsü ve tamamen karla kaplı toprak ve çamurlu karla kaplı yolda inişe geçiyoruz. İniş boyunca ben dahil olmak üzere düşmeyen hiç kimse yoktu))) İşin zevki de burada zaten düşmeden olmaz)) Nihayetinde Meşelinin futbol sahası olarak bilinen yol ayrımına kadar her yerimiz çamur içine varıyoruz.

Futbol sahasının oraya vardığımızda yoldan görünmeyen sol taraftaki patika gibi yolu takip ederek Meşeli göletine doğru toprak ve çamurlu su dolu yolda ilerleyerek gölete kadar varıyoruz. Gölete vardığımızda Kadir diyor ki şuradaki yan yolu kullanarak gölün set kısmına bisikletlerle gidelim. Bizlerd tamam diyerek yola koyuluyoruz. Kadir ve İsmail önden giderken hani demiştim ya bol bol çamurlandık, yıkanmamız temizlenmemiz de lazım değil mi, orada akan bir su kaynağı vardı birde su birikmiş çukur, görünürde 10 cm. gibi bir derinliğe sahipti, İsmail'e Kadir soruyor nasıl diye İsmail’de iyi iyi geç deyince, Kadir 29 icn bisiklete güvenerek o su birikintisi olan çukura bir giriyor, ön teker 1 mt. suya girerek gömülüyor. Kadir ise ayağında kilitli pedal olmasına rağmen ön tarafa doğru bir uçuyor, bisikletin ise ön tekeri su dolu çukurda arka teker ise tamamen dik konuma gelerek havada kendi kendine dönüyordu.

O kadar sert girdi ve uçtu ki kilitli ayakkabılar bile pedaldan çıkarak Kadir’i 2 metre fırlattı)) ne demişler bilmediğin çukura girmeyeceksin)) böylece çamurlanan Kadir’de bu karlı ve soğuk havada bir güzel yıkanmış oldu))) Gırgır şamata güldük eğlendik derken gölün diğer tarafına geçerek birkaç kare fotoğraf alıyoruz. Gölün karşısına geçmeye geçtik ama öyle çamurlu yol var ki birde karla temas edince bisikletler hareket etmiyordu, yokuş inerken adeta bisikletler kendiliğinden fren yapıyordu.

İsmail’in bisikletinde çamurluk olduğundan o sürmek yerine ittirmekle yetiniyordu) Bisikletler çamur deryası gibiydi adeta. Öyle böyle derken gülüp eğleniyoruz. Bir yandan da burada çok oyalanmıyoruz. Zaman geçiyor hava da soğuk. Eeee aramızda yıkananlarda var. Vakit kaybetmeden ana yolu takip ederek medeniyete doğru süper bir iniş gerçekleştiriyoruz. Siz bizim hızlı inmemize bakıp ta kesinlikle hız yapmayınız.

Aşağıya kadar iniyoruz. Karnımız da acıktı. Yolumuzun üzerinde Meşhur Uzunköy Köftecisi var. Buraya kadar gelmişiz buraya da girmemek olmaz. Girmesine gireceğiz ama önce petrole mi girsek diye gırgır geçiyoruz. Nedeni çok basit her yerimiz çamur içinde içeriye bu şekilde oturmamız imkansız. Bizi ancak bir tanzikli su temizler))önce yıkanalım sonra girelim diyoruz. Şaka Şaka öyle yapmıyoruz tabi ki, içeriye kapalı alana girmiyoruz ve dışarıda açık alanda oturarak yemeklerimizi ve öncesinde çaylarımızı afiyetle yudumluyoruz.

Yemeğimizi yedik güçlendik ve akabinde kazasız belasız turu ve inişimizi de gerçekleştirdik. Unutulmaz bir gün geçirdik. Km. olarak az olsa da hiç bitmeyen bir tur gerçekleştirdik. Emeği geçenlere ve katılımcılara ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Diğer arkadaşları da en kısa zaman da aramıza bekliyoruz. Bakmak görmek yetmez, anı yaşamak gerek, sizleri bu anı yaşamaya davet ediyoruz. Her şey için teşekkürler.

Günün Özeti:

Ortama Mesafe: 42 km.
Ortalam Yükseklik: 450 mt
Ortalama Zaman: 2.5 saat
Tahmini Maliyet:10-20 TL



Dağyoncalı (2).jpg
Dağyoncalı (4).jpg
Dağyoncalı (3).jpg
Dağyoncalı (6).jpg
Dağyoncalı (5).jpg
Dağyoncalı (7).jpg
Dağyoncalı (8).jpg
Dağyoncalı (9).jpg
Meşeli (1).jpg
Dağyoncalı (10).jpg
Dağyoncalı (1).jpg
Dağyoncalı (11).jpg
Meşeli (2).jpg
Meşeli (3).jpg
Meşeli (4).jpg
Meşeli (5).jpg
Meşeli (6).jpg
Meşeli (7).jpg
Meşeli (10).jpg
Meşeli (8).jpg
Meşeli (9).jpg