Sakarya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Marağa Köyü ve Yassıgeçit Köyü Mağaraları Turu 24.07.2016

Mağara Köyü ve Yassıgeçit Köyü Mağaraları Turu 24 Temmuz 2016


Müdürlüğümüz ve Sakarya Bisiklet ve Doğa Sporları Derneği olarak 25 Temmuz 2016 günü 9 kişinin gidiyor işaretlediği ama 6 kişinin katılım gösterdiği güneşli bir pazar gününde şehir merkezine 40 km. mesafede ister asfalt ister toprak yollarla da alternatif olarak ulaşabileceğiniz yolculuğumuza ilk gideceğimiz yer olan Söğütlü İlçesine bağlı Mağara Köyünde yer alan hiçbir yön ve işaretin bulunmadığı Sakarya Nehri kenarına yakın ormanlık içerisinde yerden 30 mt. kadar yukarıda büyük bir kayanın altından girişi olan ve içerisinden yaz kış yağış duruma göre su akan ve yarasaların yaşadığı doğal likitlerin olduğu görülmesi kesinlikle gereken hatta turizme kazandırılarak halka açılmasını arzuladığımız mağara doğru düştük yollara,

Her zamankinin aksine mtb lerimizin hakkını da vererek ana yollardan uzak kuş seslerinin ve sessizliğin eşliğinde köy yollarına ve buradan da yine Sakarya Nehri boyunca toprak yolları takip ederek tarlalardan ve bahçelerden geçerek hem doğanın güzelliğini hem de sessizliğin güzelliğinde keyifli ve hiç yorulmadan Mağara Köyüne kadar muhteşem bir yolculuk geçirdik, yolculuk esnasında seyyar müziğimiz bile vardı, müziğimizin sesini sonuna kadar açarak şarkılara ve türkülere eşlik ederek keyfimize keyif kattık.

Toprak yolun bitiminde Mağara Köyü asfalt yoluna bağlanarak köyün merkezine giriş yapıyoruz, burada merkezde yer alan Merkez Camiinden sularımızı doldurarak hem serinliyoruz ve nefesleniyorduk. Molanın ardından toprak yollara girerek mağaraya doğru hareket ediyoruz, biz hareket ediyoruz ama Erkan hareket etmiyor))) Ne demişler sürüden ayrılanı kurt kapar))), şaka bir yana yolu karıştırmış ve farklı toprak yola girerek bilinmeyen yola doğru ilerlemiş, hemen duruyoruz ve onu arıyoruz, Erkan'a ulaştıktan sonra yola devam ediyoruz, buralarda telefon çekiyor bu yüzden hiç korkmanıza gerek yok. Erkan geldiğinde birde Erkan'a takılıyoruz.. Takılmamızın nedeni buraya daha önce 2-3 kez gelmiş olması, her halde başına güneş geçti)))

Mağaranın girişine doğru yaklaşırken geçen senenin aksine mağaranın girişine kadar yol yapmış olmalarıydı, buna en çok biz sevindik diyebilirim, daha önceki yıllarda dikenlerden patikalardan ve kayalardan tırmanarak ulaşıyorduk, sanırım turizme kazandırılması için girişine kadar yol yapmışlar, yapanlardan ALLAH razı olsun, yol taşlı ve toprak yol karışımı ona göre… Buraya gelecekler için ve ilerlere gitmek isteyenler için şunu dile getirmeliyim, kesinlikle uzun süreli iyi ve kaliteli bir ışığa ihtiyacınız var, mağara zifiri karanlık ve suda olduğundan dolayı üzeriniz ve vücudunuz su oluyor, ıslanmak garanti işin özeti, çamurlanmak ta garanti, fotoğraf makinenizi mutlaka koruyunuz, kaymayan ayakkabı olursa güzel olur…

Mağarada girmeden hatıra fotoğrafı çektiriyoruz ve ışıklarımızı yakıyoruz. Mağaranın ilk girişi 3 metre kadar dar ve içeri girdikçe açılıyor, su buz ile ılık arası, kimine soğuk geldi kimine ise sıcak, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir, içeri girdiğimizde doğal oluşum şelalesi bizi karşılıyor, havaların sıcak gitmesinden dolayı su seviyesi oldukça düşmüş, su seviyesinin düşmüş olması bizim işimize geldi diyebilirim, çünkü yüksek olsaydı eğer üst katlara ve ilerlere gidemeyecektik. İçerisine daha önceden mağara girenler bir merdiven ve ip oluşturmuşlar, merdivenin kırık olduğunu hatırlatmak isterim, belirli bir yere kadar çıktıktan sonra ipten destek alıyorsunuz, mağaranın zifiri karanlık olduğunu ve yarasaların olduğunu belirtmiştim, ışığın burada büyük önemi var arkadaşlar.

Mağaranın ilk girişinden merdivenlere kadar 6 mt. kadar mesafe var ve merdivenlere kadar su seviyesi 1 mt. civarında, bu nedenle belinize kadar suya girmek zorunda kalıyorsunuz, üzerinizdeki telefon ve elektronik cihazları mutlaka yüksek bir yerlerde tutmanız gerekiyor. bastığımız yerin kum olduğunuzu ve rahatlıkla yürüyebileceğinizi de açıkça söyleyebilirim. Mağaranın koordinatlarını da vereyim. 40.927811, 30.584560 İlk olarak merdivenlerden yukarıya çıkarak daha ilerlere gidebilirmiyiz diye ışık ile yol bakarken gördüklerimin karşısında adeta büyüleniyorum ve mağaranın ilerlerine mutlaka gitmemiz gerektiğini muhteşem güzelliklerin olduğunu söylüyorum.

Birlikten kuvvet ve cesarette doğar düşüncesiyle toplu olarak yukarıya tırmanıyoruz, yukarıya tek tek çıkarak ve birbirimizi çekerek tırmanıyoruz, herkes yukarı çıktıktan sonra muhteşem likid ve doğal manzaralar karşısında adeta herkes büyüleniyor. Mağaranın üst kısımların da bastığımız yerlerde kısacası mağara boyunca her yerde belirli derinliklerde sürekli olarak su var, bazı yerler taşlı bazı yerler kumlu bazı yerler ise çukurlu olarak ilerlemeye devam ediyoruz.

Hep birlikte ilerliyoruz ve ilerledikçe yarasalar bizden uzaklaşmaya başlıyor, ışığımızın yetersiz olmasından dolayı mağaranın görkemini tam anlamıyla yaşayamıyoruz, ben fotoğraf makinesi ile bu güzellikleri sizlere yaşatmaya çalıştım ama emin olun çok zorlandım, o şartlarda her yeriniz ıslak ve çamur, makineyi telefonunuzu korumak zorundasınız, bir yandan da ağzımda bir ışık ilerlemeye çalışıyorum, bütün zorluklara rağmen ilerlemeye devam ediyoruz. Ağzımda ışık elimde makine ile konuşmaya çalışıyorum, konuşmalarım ıng mıng ne dediğim anlaşılmıyor ve herkes bana gülüyor, bu gülmeden dolayı herkes gülme krizine giriyor, siz siz olun ağzınızda bir şey varken konuşmayın çok komik oluyor)))

Mağaranın uzunluğu hakkında pek bilgimiz yok ama çok uzun olduğunu düşünüyorum. İçerine herhangi bir şekilde hava ve oksijen sıkıntısı çekmedik. Bazı mağaralarda metan gazı olur ama burada böyle bir durum ile karşılaşmadık. Daha deneyimli ve tesisatlı arkadaşlarla çok daha ilerlere gidilebilir diye düşünüyorum. Bizler yaklaşık olarak 150 mt. kadar ilerliyoruz, aslında daha çok ilerleyecektik ama işte ışığımız yetersiz olduğundan ve daha gideceğimiz bir mağara daha olduğundan zamandan kazanmak adına geri dönüşe geçiyoruz.

Geri döşümüzü daha yavaş yaparak görmediğimiz köşe ve bölümleri de görerek mağaradan dışarıya sağ salim çıkış yapıyoruz. Çıkış yaptıktan sonra deneyimlerimizi ve heyecanımızı birbirimizle paylaşıyoruz ve bu mağara en kısa zamanda daha donanımlı ve teçhizatlı gelerek daha ilerlerine gitmek üzere sözleşiyoruz. Saat 12.00 olmuştu. Şehir Merkezinden daha yola çıkmadan mangal malzelerimizi almıştık, bir nevi hazırlıklı ve tedbirli gitmiştik, yola sabah 08.00'de çıktığımızdan yol boyunca açık yerler bulamayacağımızdan işimizi garantiye almıştık.

Çok acıktınız mı diye konuşurken kimsenin acıkmadığı görülüyordu, ne yapalım derken diğer mağaraya doğru yola koyulalım ve uygun bir yerde bir gölgelikte mangalımızı yaparız diyerek buradan ayrılıyoruz. Mağara köyünün merkezinden geri çıkış yaparak Aktefek köprüsünü geçerek Dereköy-Yassıgeçit Köyü yollarını takip ederek yolumuza devam ediyoruz, yol boyunca 2-3 yerde fino köpekler bize havlıyorlardı ama emin olun zararsızlardı, yol boyunca 2 fedakar arkadaşımız Erkan ve Batuhan kardeşlerimiz büyük bir incelik düşünmüşler ve sırt çantalarına asmış oldukları TÜRK Bayrakları ile bütün tur boyunca dalgalandırarak göğsümüzü kabarttı. Bu ince düşünce ve davranışlarından dolayı yürekten kutluyorum. Bu güzel ülke hepimizin ve sahip çıkmalıyız.

Yol boyunca bize helal olsun, yolunuz açık olsun tezahürat ile gururlandık onur duyduk. Etkinliği açarken yol durumu için bir puanlama yapmıştım 10 üzerinden 5.5 ama gördüm ki bu parkur 6.7 lik bir parkurmuş)) ne diyelim sağlık olsun. Yol boyunca çeşme ve sular mevcut, su sıkıntısı çekmiyoruz, bazı çeşme ve sular sıcak akıyordu ama hiç su olmamasından iyidir, siz yinede mataralarınızdan suyunuzu eksik etmeyiniz.

5 km. kadar ilerledikten sonra bir ağacın gölgesine kendimizi salıyoruz, bu gölgelikte gerçekten gölgelikti, hatta yanından birde dere akıyordu, aldıklarımızı burada hazırlayarak yemek yapma işine girişiyoruz. Saat 12.30 civarıydı, şişlerimize köfteleri adana misali diziyoruz, güzel bir ateşin ve közün ardından, kömür almıştık. yiyeceklerimizi pişirmeye çalışıyoruz, şunu söylemeliyim, şiş ile köfte pişirmek susuz tencerede mısır pişirmeye benziyordu)) Kimisi zorda olsa pişirmeye çalışıyordu, biz İsmail ile ikimiz buraya daha önceden bırakılan sanki gökten bizim için düşmüş büyük bir tava buluyoruz. Bu tavayı İsmail toprakla kumla çamurla bir güzel yıkayarak temizliyor.

Adımızdan da anlaşılacağı üzerine Doğa Sporları Derneği, adımızı hak etmemiz lazım değil mi))) közün üstüne tavayı bir güzel seriyoruz, köftelerimizi tavanın içerisine atarak kendi yağı ile pişiriyoruz, şişten çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim, mikrop olarak düşünmeyin çünkü hem yıkadık hem de o tava kaç derecede ısındığı için mikropların öldüğünü düşünüyoruz. Şu an bu satırları yazıyorsam demek ki sorun yok demektir.)))

Karnımızı doyuruyoruz ve Erkan'ın meşhur demliğini de ateşin üzerine koyduktan sonra çaylarımızı da demliyoruz. Afiyetle yemek ve çay molamızı verdikten sonra öğlen güneş kızartmasında yanmamak ve birazda olsa dinlenmek için bu büyük ağaçların gölgesinde bir nevi hayvanların gölgeliğinde yere sofra bezlerimizi de sererek bir güzel uyuyoruz ve dedikodu yapıyoruz, yaklaşık olarak 3 saat kadar burada uyuyoruz ve dinleniyoruz. Kesinlikle öğlen sıcağının altında sürüş yapmayın bizler yapmadık ve 3 saatlik bir molanın ne kadar yerinde ve doğru bir karar olduğunu böyle turlarda bir kez daha görmüş olduk.

Saat 15.00 gibi vücudumuz tam dinlenmiş olarak yola devam ediyoruz ama bizi güzel bir sürpriz bekliyor. Sürprizin adı tabi ki bitip tükenmeyen yokuşlar, haritanın bir kez daha acizliğine uğramış olduk ama yapacak bir şey yok, yola çıktık devamını da getireceğiz, kimi yer düz kimi yer bol virajlı olarak yer yer 350 yer yer 450 mt. lere kadar sürekli olarak tırmanıyoruz, arkamızdaki manzaralara hiç değinmiyorum bile, tek kelimeyle olağan üstüydü diyebilirim, yer yer durarak doğal böğürtlenlerden doyasıya yiyoruz, enerjimize enerji katıyoruz, hani bazen rüzgara isyan edersiniz ya biz bu turda rampa çıkarken böyle bir sıcakta önden esen rüzgarın bizi serinletmesini büyük bir mutlulukla karşıladık.

Sonunda yokuşlar bitti ve müthiş hızlarla güzel bir iniş gerçekleştiriyoruz, onca inişin ardından Yassıgeçit Köyüne yaklaşırken yine tırmanmaya devam ediyoruz, onca yokuş çıktık 3 dakika indik tekrar çıkıyoruz hiçbir şey anlamadım)) Tam köye yaklaşırken Batuhan'ın lastiği güm… bir ağacın gölgeliğinde yama yaparak yola devam ediyoruz. nihayetinde Yassıgeçit Köyüne varıyoruz, Buradaki mağara için kesinlikle herhangi bir yön ve tabela hiçbir şekilde yok, daha önceden Erkan'ın buraya gitmiş olması ve bizi götürmesi olmazsa burayı bulmak imkansızın ötesinde birşeydi, köyün merkezinki camiye varmadan soldan yukarıya doğru tırmanıyoruz, bu mağarayı bulabilmeniz için mezarlığı bulmanız gerekiyor, mezarlığı geçtikten sonra 1-.15 km. kadar ilerledikten sonra ikinci yol ayrımından soldan aşağıya doğru toprak yola giriyoruz, mağaranın yerinin koordinatı vereyim. 40.975042, 30.631202

Yassıgeçit Mağarası bir şahsa ait fındıklığın içerisinde, tahta çitlerden içeriye girerek fındıklığa giriyoruz ve dere yatağına doğru aşağıya iniyoruz, bisikletlerimizi fındıklığın girişine bırakıyoruz. Giriş yeri için çit tellerinin eğik oluşundan ve fındıklığın girişindeki orta boy beyaz kaya parçasından anlayabilirsiniz. Bu kayadan aşağıya doğru inerek mağaranın girişini bulabilirsiniz. Fındıklığın girişinde çeşme mevcut ama bu bildiğiniz çeşme değil, fındık sahibinin fındıklık içerisinde yaptığı küçük bir çeşme, buradan sularımızı ve çantalarımızı da alarak mağaranın girişine geliyoruz.

Mağaranın girişi o kadar ürkütücü ve karanlık ki içeriye girmekle girmemek arasında adeta tereddüde düşüyoruz, yağmur suları mağaranın girişini %80 civarında kapatmış, kimi kısmında teller bile vardı, buraya kadar onca yokuş ve sıcağın altında tırmanarak geldiysek bu mağaraya girmemek olmaz, şimdi bu diğer mağara gibi değil, diğerinde su olduğundan yaban hayvan sadece yarasa gibi canlılar olur ama burası karasal bir mağara, buralarda herşey olabilir. Her şeye rağmen içeriye giriyoruz ve içeriye girdikçe mağara ikiye ayrılıyor, ışıkla yönümüzü bulmaya çalışıyoruz, aşağılara derinliklere doğru iniyoruz, gördüğümüz manzaralar ve mağaranın büyük görkemi karşısında adeta etkileniyoruz ve büyüleniyoruz.

Diğer mağarada yukarıya ve düz olarak ilerliyorduk, bu mağara ise daha farklı, diğerinden su yukardan akarken burada yağmur suları yağdığında mağaranın içerisine ve derinliklerine doğru ilerliyordu, mağarada su yoktu, işin özeti bu mağara yer altına doğru ilerliyordu. derinlere indikçe mağara genişliyordu, ürkütücü olduğu kadar likitleriyle oluşumlarıyla muazzam güzellikteydi, yaklaşık olarak burada 30 dakika kadar vakit geçiriyoruz ve mağaraya tekrardan daha deneyimli ve teçhizatlı gelmek üzere mağaradan ayrılıyoruz.

Dönüşte aynı yolu kullanmıyoruz ve güzergahımızı Limandere'ye doğru çeviriyoruz, Yassıgeçitten Limandere'ye kadar 50-60 km. hızlara çıkarak müthiş bir iniş gerçekleştiriyoruz, 1 saatte çıktığımız yokuşları 15 dakikada resmen iniyoruz. Limandere'ye vardığımızda bir kahvehanede çay molası veriyoruz, molanın ardından karnımızın da acıktığını hissediyoruz ve hemen yanı başımızda bulunan pidecide karnımızı doyuruyoruz, yemek ve ihtiyaç molasının ardından Karasu-Adapazarı ana yolunu takip ederek rüzgarı da arkamıza alarak neredeyse en düşük mtb bisikletlerle 30 km. hızlarla 1 saatte Adapazarı'na kazasız belasız varıyoruz.

Tur boyunca mangal malzemeleri, içecekler, yiyecekler kişi başı 9 TL. maliyet çıkıyor. diğer extraları saymıyorum. Kiminin toplamda 90 kiminin 110 km. yaptığı, yorucu ama bir o kadar güzel geçen eşsiz bir turdu. Bu turda büyük deneyimler, tecrübeler ve unutulmayacak anılar kazandık. Emeğe geçenlere, katılımcılara çok çok teşekkür ederim. Bir dahaki turlarda görüşmek dileğiyle