Sakarya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Sakarya Bisiklet ve Karavan Festivali 03-04-05 Haziran 2016

Türkiye'de ilk defa gerçekleştirilen Sapanca Doğa ve Turizm Festivali (Bisiklet ve Karavan Festivali) "ÜCRETSİZ" kapsamında 03-04-05 Haziran 2016 tarihlerinde Sapanca Kırkpınar Havaalanı'nda gerçekleştirildi. Festivalin birinci gününde İlimizden ve diğer illerden gelen davetli bisikletçi dostlarımızla birlikte kamp alanına çadırlarımızı kurarak yerleşmeye çalıştık. Hava aşırı sıcak ve bunaltıcıydı, bu havanın bu kadar bunaltıcı olması iyiye bir işaret olmadığını biraz geç anladık diyebilirim. 

Meteoroloji hava durumu 3 gün boyunca yağılış olacağını duyurmasına rağmen biz bu uyarıyı dikkate almayarak kamp alanına yerleşmeye çalıştık. Bir yola çıktık artık geri dönüşü yoktu. Kurulan çadırların haricindeki çadırları kurmaya çalışırken birden hava karardı, ani ve hızlı bir rüzgar çıktı, rüzgarla birlikte de dombay misket büyüklüğünde dolu yağmaya başladı, adeta neye uğradığımızı şaşırmışçasına kamp alanında üzeri kapalı güneşliğin altına sığınmaya çalıştık. Sığınamayanlar ise kimisi çadıra kimisi sağa sola kaçışmaya başladı, bir yandan da çadırı yarım kalanlar çadırlarını hızlıca yapma çalıştı. 

Dolu o kadar şiddetli ve hızlıydı ki olduğumuz yere birbirimize sırtımızı dayayarak çakılı kalmıştık. Göle baktığımız zaman dolunun ne kadar şiddetli olduğunu açıkça net bir şekilde görebiliyorduk. Çadırlarımız da bu dolulardan nasibini aldı. 10 dakikalık dolunun ardından yerini yalancı güneşe bıraktı. 

Sapanca Belediyesince kortej için gelen üstü açık turizm otobüsü de bu yağıştan nasibini aldı, Sefer abimizin elektronik cihazları ıslandı, otobüs su içerisinde kaldı, gün öyle hızlı başladı ki bizlerde nasipte kısmette böyleymiş yapacak bir şey yok diyerek faaliyetlere devam ettik. 

Bu dolunun ardından birde yağış başladı, yani şimdi dolunun üstüne yağış tatlının üzerine kaymak koymak gibi bir şey yağmazsa olmaz. Yağış hafiften başladı, dedik korteji iptal edelim bu şekilde 50 km. bisiklet süremeyiz, yağıştan dolayı da karavancıların katılımında azalma vardı, onca fırtına ve yağışa rağmen bisikletçi dostlarımız bizi kırmayarak bu günde bile bizi yalnız bırakmadılar.

Belediye otobüsünü geri göndererek korteji iptal ettik. Belediye Başkanı, başkan yardımcısı, emniyeti ve bazı kamu yetkilileri, haber kanalları ve gazetecilerde gelerek festival alanını ve bizleri görüntülemek istediler. Onlarda böyle bir şey beklemiyorlardı, belediye başkanı hava şartları takdiri ilahı diyerek bize teselli verdi ve ekledi bu ilk defa düzenleniyor devamını da yapalım diyerek bize destek verdi. tişörtlerimizi giyerek Sakarya turu yerine Sapanca İlçesi içerisine tur atalım dedik.

Her türlü ıslanmayı göze alan kahraman pedalşörler ile birlikte Kırkpınar yolunu takip ederek Sapanca Sahil ve İlçe merkezini turlayarak tekrar kamp alanına döndük. Yolculuğumuz esnasında şimşekler çakıyordu, tur esnasında çok yakına yıldırım düştü, herkes şoka uğradı kulaklarımız çınladı resmen. Bütün bisikletçiler hemen durduk, herkes kendinden geçmişçesine ömrümde ben böyle bir şey yaşamadım diyenlerle, gülenlerle, eğlenenlerle, dolu dolu ıslanırcasına tur yapıyorduk. 

Yağmur hızlı bir şekilde hiç durmayacakmış gibi yağmaya devam ediyor bizde ıslanmaya çamurlanmaya devam ediyorduk, battı balık yan gider misali manzaranın ve ortamın tadını çıkartıyorduk, bizi görenler alkışlarını hiç eksik etmediler, helal olsun diyenlerden deli diyenlere kadar her telden bir destek vardı. 

Bazı anılar vardır ya işte biz o anıları anlatmayı değil yaşamayı tercih ettik. nihayetinde kamp alanına varıyoruz karnımız aç zil çalıyor, Köfteci Yusuf abimizde düzeneğini kurmuş bizi bekliyordu, yağmur hala yağmaya devam ediyordu, köfte tezgahının üzeri kapalı olan şemsiyelerin altına sığındık, komik ama güzel görüntüler vardı, bir yandan da köfteler pişiyor, biberler kızarıyor, bir yiyen bir daha yiyordu. 

Laf aramızda isim vermiyorum içimizde kendi küçük midesi ayı gibi olan ve 10 buçuk köfte ekmek yiyen bir arkadaşımız vardı, bu gibilere bir şey denir siz daha iyi bilirsiniz, ben kibarca OHA diyorum. 

Yağış kesildi havada muaazzam güzel bir güneş var, yağışın durmasını fırsat bilenler hemen karnını doyurmaya koştu, karnını doyuranlar ise ıslanan eşyalarını kurutmanın derdine düştü, etrafta odun yok ateş yok üşüyenler var doğal olarak, hemen ortaya atılıyorum yağmurdan sonra göl sıcak olur haydi yüzmeye diyorum, hemen 5-10 toplanıyoruz kendimizi gölün sıcacık sularına bırakıyoruz. Tur sonrası duş derler ya işte onu bu şekilde kendimizi göle atarak mükafatlandırıyoruz. 

Biraz yüzdükten sonra çadırlarımızın başına gidiyoruz kontrol ediyoruz su alan var mı diye, bazı arkadaşlarımızın çadırları maalesef su alıyor, iyi ki yağmur sürekli ve aşırı yağmadı, yoksa durumu düşünmek dahi istemiyorum, yağmurun durmasını fırsat bilerek diğer 3 adet daha güneşliği hemen monte ediyoruz oluyor 4 tane, çadırı iyi olmayanlar hemen bu güneşliklerin altına çadırlarını kuruyorlar, böylece 2 kat korunmuş oluyorlardı. 

Karnımız tok çadırlarda tamam eee ne eksik, eksik olan tabi ki de ateşimiz eksik. Orayı ara burayı ara yok yok. Havaalının çok dışına çıkıyoruz ve bir zula buluyoruz hemen buradan odunları yürütüyoruz ve ateşimizi yakıyoruz. Bu ateş 3 gün boyunca gece gündüz demeden sürekli yandı. Ateşin başında ısınanlar, eşyalarını kurutanlar, ayakkabılarını çember yapıp kuzu çevirme misali çevirenler kurutmaya çalışanlar, elinde çekirdek çitleyenler yemek yiyenler kısacası yok yok. Herkes kendinden geçmiş turamı geldik, festivale mi geldik kamp yapmaya mı geldik ıslanmaya geldik diye söylenip duruyorlardı.

Artık yağış durmuş güneş açmış eşyalar kurumuş herkesin karnı tok, artık keyif zamanı mızıkasını alan çalgısını çalan, ateşin başında sohbet eden, gölde yüzen, balık tutan, karavancılarla sohben eden örnek karavanı gezen, aramıza yeni katılanlar çadır kurmaya çalışanlar herkes kendi keyfinde kendi uğraşında ortamın tadını çıkartmaya çalışıyordu.

Kamp alanına 100 metre mesafede bay-bayan tuvaletler vardı. Ayrıca jeneratör vardı, her alana yetecek kadar uzatma elektrik kablosu ve prizleri vardı, bunun yanı sıra kamp alanını emniyet bantı ile çevirmiştik. Gece yeni başlıyordu hava güzel ortam güzel ateş güzel, herkes ateşin başına toplandı, sohbetler koyuydu. Saat 22:00'a kadar köfteci Yusuf abimiz orada bize köfte mangal yaptı, ayrıca sınırsız çayımızda vardı, kendim emin değilim ama 15 bardak kadar çay içtiğimi hatırlıyorum. 

Saatler ilerledi artık yatma vakti, hava serin, haydin çadıra uyumaya, hazırlıklı gelenler rahat bir gece geçirdi hazırlıksız gelenler ise üşüdü ateşin başında sabahladı, sabah güneşi çıktığında 1-2 saat bile olsa uyumak isteyenler ikinci bir şok daha yaşadı çadırlar güneşi görünce ısınmaya başladı ve uyutmamaya başladı, çadırından dolayı 1-2 saat uyku ile duran bir çok bisikletçi vardı, çadır önemli arkadaşlar. mat tulum hava şartları ne olursa olsun kesinlikle gerekli, böyle organizasyonlar ve gezilerde mutlaka hazırlıklı gidin.

Köftebulans abimiz sabah kahvaltısı için gelip hazırlıklarını tamamlamış kahvaltı hazır diyerek bizi uyandırıyor, gözlerimin her ikisi de balon olmuş şekilde uyanıyorum, çadırı havalandırıyorum. Sabahlayanlar muhteşem bir gün doğumu izliyorlar ve o anları fotoğraflayıp ölümsüzleştiriyorlar. Biz horul horul uyurken adamlar en güzel manzarayı izleyerek gününü açıyordu, gece horlayan yoktu. Horcuların başı arabada uyuduğundan çok şükür ses geçirmiyordu))) o kendini biliyor))) elimizi yüzümüzü yıkadın kahvaltıya hücum ettik, ye babam ye, doymazsan yine ye, böyle ballandıra ballandıra anlatıyorum ama biz davet ettik siz gelmediniz ne diyeyim şimdi.

Kahvaltılar yapıldı tur için hazırlıklar başladı, istikamet belli, önce Sakaryapark ardından ise Poyrazlar Gölü, hava muhteşemin ötesinde süper tabi ki şimdilik))) Yine sahil yolunu takip ederek göle sıfır yeşillikler içerisinde bisiklet yolunu da kullanarak Arifiye İlçe sınırları içerisinden Toyota fabrikasının yanından Sakaryapark'a varıyoruz. Tur olarak ta ilk defa b yolları kullanıyoruz daha önce hiç yapmamıştık. Hatta bazı arkadaşlarımız bu güzergah çok güzelmiş tekrar tekrar yapalım diyordu. 

Nihayetinde Sakaryapark'a varıyoruz, Varıyoruz ama ne görelim Erenler Belediyesinin Bisiklet şöleni var olumsuz hava şartlarına rağmen yinede bu faaliyeti gerçekleştirmişler, kazanlar pilavlar kurulmuş tatlılar hazırlanmış, çekilişle kazanan talihlilere 20 adet bisiklet dağıtılmış, oldukça yoğun bir kalabalık vardı, kazananlar şanslı kazanamayanlar ise umutlarını başka bir zamana bıraktı, buradan anne babalara çocuklarınızı başka zamana ertelemeyin bir istek ve arzuları var ise alın. 

Buraya kadar gelmişiz Sakarya nehir kenarı nehir sefası çay molası vermeden olmaz. Hemen bir araya gelerek çay molası ve serbest zaman veriyoruz. Molanın ardından fotoğraf çekimleri için seyir köprüsüne çıkıyoruz burada toplu halde fotoğraflar çekiliyoruz, bu karemize yeni bir çiftte eşlik ederek bu mutlu günlerini bizlerle birlikte ölümsüzleştiriyorlar. Güzel bir anı olarak kalacağına eminim. 

Fotoğrafların ardından Sakarya'mızın simgesi olarak kabul edilen anıtın ve Necip Fazıl'ın kaleminden ilk mısraları; 

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Eşliğinde toplu halde fotoğraf çekiliyoruz. Buradan ayrılma vakti geldi ikinci istikamet olan Poyrazlar Gölüne hareket ediyoruz. Saat 13:00'gibi poyrazlar Gölüne giriş gerçekleştiriyoruz. Şimdi burada bir konuya değinmek istiyorum artık bizim için Poyraz Gölü Kara Listenin en başında yer alan mekanlardan birisidir. Bu güzel şehrimizin güzel mekanını işleten seviyesiz ve karaktersiz işletme sahipleri ve yöneticileri. Daha önceden konuşulmasına rağmen bize indirim yapmayıp tam ücret istemeleri yüzsüzlüğün daniskasıdır. 

Buraya uzaklardan insanlar davet edilmiş, bir festival var bu yerin tanıtımı yapılacak kişi başı 2 TL. desen ne olur. Birde utanmadan bu işin kaymağını yiyenler buraya hep en son gelirler diyor. Adamların beklentisi hep rant üzerine kurulu, seviye konuşma üslupları yerlere geziyor. Paran kadar konuş diyerekten Şefik Abi herkesin tam ücretli bir seferde veriyor. 

Birde adam sürekli gelin kalın çadır kurun burada organizasyon yapın diyor. Demek ki çadır kursak organizasyon yapsak kişi başı 20 TL. isteyecek. Oldu bizde enayiydik burada faaliyet yapacağız, bedava olmadığı sürece buraya bir daha gitmeyi düşünmüyoruz. bedava girerken de buraya bedava girmekte varmış diyerek sesli bir şekilde yüzlerine vurmak istiyorum.

Hendekli Kerim abimiz 20 dakika kadar sonra ayrıca geldi ve girişte yemediği hakaret kalmamış, parası neyse verelim diyerek içeri giriş yapmış. Adamda vereceksin tabi demiş burası dingonun ahırımı demiş. Böyle dun kafalı öküzlerin yüzünden ilerleme kaydedemiyoruz. 

Neyse içeri giriş yaptıktan sonra uygun bir alan bulup yerleşiyoruz. Tam yerleştiğimiz sırada Köftebulans Köfteci Yusuf abimiz bize yetişiyor. Hemen hazırlıklar yapılıyor, tencereler açılıyor tatlılar çıkartılıyor. Acıktık artık yemek zamanı menüde yok yok, pilav mı dersin kavurmamı dersin tatlımı dersin ayran mı dersin, hemen yumulduk yemeklere, tam yemek bitti bilin bakalım ne oldu, ne olacağı belli)) hava karardı gök gürledi üzerimizden 1 saat aralıksız sel geçti, sucuk mucuk misali olduk. Mescide sığınanlar, masanın altına aklananlar, tuvaletlere sığınanlar, ağaçların altında gizlenenler, kısacası kaçacak saklanacak yer aradık. 

Yağmur geçtikten sonra bir araya gelerek Poyrazları gezelim dedik ama telefonlar irtibat halindeyiz Camili tarafını sular seleler götürüyormuş bu tarafa doğru gelmeyin yağmur size tekrar geliyor dediler. Bizde gezemeden bulutların geçmesini fırsat bilerek Poyrazlardan çıkıyoruz. 1 km. kadar ilerledikten sonra arkadaşımızın lastiği patlıyor, bu ince beyaz teller yine iş başında lastiğe 10 yerinden giriş yapıyor, 2 yedek lastik takıldı ancak düzeldi. Arada bir de olsa lastiklerinizi kontrol edin dış taraftan bu teller yapışmış olabilir.

Bir çay içelim dedik hem de derneğimizi gelenlere gösterelim istedik. Şehrin merkezine derneğimize misafir ettik ve çay ikramında bulunduk, burada 30 dakika kadar hoş sohbet ve ikramın ardından kamp alanına doğru düştük yollara, Tam Sapanca merkeze vardık ki bilin bakalım yine ne oldu, yine yağmur yine dolu yine hüsran)) 10 km. boyunca yine sırılsıklam olduk. Kamp alanını zor bulduk, o kadar hızlı yağıyordu ki 1 mt. önümüzü göremiyorduk. 

Nihayetinde kamp alanına zorda olsa varıyoruz. Biz varıyoruz yağmur duruyor güneş açıyordu, bizdeki şans ancak u kadar olur)) Üstümüz çamur ve ıslak, kamp alanında nöbetçi olarak duran görev arkadaşlarımız sağ olsunlar önceden hazırlık yapmışlar ve ateşi yakmışlardı. Onları ayrıca tebrik etmekte lazım, fırtına zamanı çadırları ve güneşlikleri korumak tutmak için yoğun çaba sarf etmişler, hemen üstümüzü çıkartıyoruz kendimizi gölde buluyoruz, Türkiye'nin en güzel 3.'ncü gölü, bu gölde yüzülmez mi, bizde hakkını veriyoruz. 

Biraz yüzdükten sonra ateşin başına geçiyoruz. Yine aynı manzaralar var)) elbisesini kurulayan, ayakkabılarını kurutmaya çalışan, ısınmaya çalışan, keyfimize diyecek yok. Sanki yağmur ormanlarında tura çıkmış gibiyiz)). Akşam oldu malum acıktık gayri, menüde ne var Sucuk Mangal oleyyy. Bir anda kuyruk oluşuyor. Bu kuyruk cumartesi günü gelenlerden kaynaklanıyor, bir anda toplamda 100 kişi oluyoruz. yemekler, tatlılar, sınırsız çaylar gel keyfim gel. Bunun üstüne ne olur diye sormayın tabi ki eritmek için zıplamak oynamak lazım.

Bu günde cumartesi olduğundan günün programında olan halk konseri, Sefer abimiz sis sistemini ve cihazları bizler için kuruyor, birde üstüne konser veriyor, bizleri coşturuyor, Eğlence öncesi plaket dağıtımları oluyor, katılımcılar onurlandırılıyor. hemen akabinde oyun havaları çalıyor, oynayanlar zıplayanlar, tepinenler, yuvarlananlar derken kurtlarını döküyorlar. Özel yerel bir sanatçı abimiz o muhteşem sesiyle birkaç eser seslendirerek geceye renk katıyor. 

devamında yine oyunlar halaylar derken konser bitiyor. Herkes yine ateşin başına üşüşüyor, sürekli dışarıdan birileri geliyor. Selamlaşma sabahlaşma derken ancak gelebildik özürleri ile birlikte ortama ayak uyduruyorlar, güzel ve keyifli bir ortam oluşuyor, konser yoksa müziktemi yok arkadaş aç arabanın sesini vur patlasın çal oynasın. Şefik abimiz döktürüyor. Seyirciler de alkış tutarak tempo yapıyor, vakit ilerledikçe ziyaretçilerimizde kamp alanından ayrılıyorlar, artık saat oldu 24.00 yatma vakti hava cuma gününe nazaran daha sıcak, bu gece daha rahat uyulacak, yağışta yok herkesin keyfi yerinde, uykusunu alamayanlar, yine ateşin başında sabahlıyorlar, ben kendimi nasıl attım çadıra bilmiyorum. 

Sabah uyandığımızda özlediğimiz beklediğimiz hava bizi karşılıyor. Güneş deniz ve kum))) Hemen kahvaltıya, kahvaltı da tepsi tepsi su böreği, istediğin kadar ye, sırf bu börekten yiyebilmek için 60-70 km. bisiklet sürerek gelenler vardı. Karnımız doydu sıra tura çıkmaya geldi. Geldi ama özellikle diğer illerden gelenler çadırlarını topladılar ve dönüş yoluna koyuldular, bunun nedeni Ramazan gecesi bu akşam olduğundandı, herkes evine gidecek, ramazana hazırlanacak, bizlerde hazırlanacağız tabi ki, bu nedenle tur programını iptal ediyoruz ve kamp alanında çadırlarımızı topluyoruz etrafı temizliyoruz, güzel havayı ve zamanı fırsat bilerek kendimizi gölün sıcak sularına bırakıyoruz.

Göl suyu o kadar güzel di ki kendimizi dışarı atmak istemedik. Doyasıya eğlendik yüzdük. Toparlandık yüzdük eğlendik temizlik yaptık, yine acıktık tabi ki, menüde Sponsor Şenpiliç tavukları var, yemeden gidilir mi, Yusuf abimiz tavukları bir güzel mangalda pişiriyor. menüde tavuk olunca pişmesi zaman aldığından sırada uzun oluyor. geç olsun güç olmasın demişler. Bazı hızını alamayan arkadaşlar tepsi tepsi börekleri götürüyorlardı, o kadar çok yemişlerdi ki fotoğraflara da yansıdı)) 

Nihayetinde eğlenceli, keyifli, maceralı, ıslanmalı, çamurlanmalı, üşümeli, yüzmeli, yemeli-içmeli, gezmeli, oynamalı, deli dolu unutulmayacak günler geçirdik. Burada sayamadağım emeği geçen, destek veren tüm kurumlara, derneklere, sponsorlara ve gönül dostlarına teşekkürleri bir borç biliyoruz. Ufak tefek aksilikler aksaklıklar mutlaka olmuştur. 

İlk defa düzenlenmesine rağmen güzel bir organizasyon olduğunu söyleyebiliriz. Umarım gelecek yıllarda eksiklerimizden de ders alarak çok daha iyi ve güzel organizasyonlar yaparız. Bir hata kusur işlediysek af ola. Daha nice nice etkinliklerde festivallerde buluşmak dileğiyle